Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Benim en güzel şarkım sensin.

Bana kendini hatırlat çünkü ben unutkanım. Bildiğin İlhan İrem şarkılarına benziyorum özetle ''Sensiz ben yolumu bulamam'' o halde aşk ne kadar uzak kalabilir ki parmaklarına... Cümleler yakalamasa şarkılar yakalar. Şarkıda söylediği gibi ; ''Sen sustuğuma bakma, konuşmaya gücüm yok beni anla.'' Her şey anlamsız değil mi? Genimizde mutsuzluk var. Toparlanamıyoruz, bir kere geç kaldık ya yetişemiyoruz. Sadece bende değil ki bu çelişkiler, sende de var. Üzerimiz örtüsüz, müziğin sesi kısık, ben seni bağırmak istiyorum çağıramazken... Her şey bir yana, sen ellerimden yana, onlar anlamaz bizi çünkü kalp tersten yazıldığında plak, içinde şarkılar var ve benim en güzel şarkım sensin.

Adam yok bak, kapmışlar.

Uzun zaman önceydi... Sorular tüm ilişkileri tamamlayabilir miydi? Kıskanmak elde tutmanın bir yolu muydu? Seversin, alışırsın çünkü alışmaya geldin sen. Vazgeçmek, genel anlamda bir vazgeçmek bu. Hayata genel bir bakış gibi... Basit olaylar değil, mesele bir sevgili değil. Etrafımda çok güzel çok mutsuz kadınlar var. Güzellik mutluluk getirmiyor demek ki... Yetmez, ki zaten yetecek bir şey yok. Geçen gün olur olmaz düşündüm, düşünmeyen insanları... Bir insan neden umursamaz olur ki? Cool rolü yapan adam aptaldır mesela. Boktan insanlar var hayatında, benim gibisi bir daha gelmez. Havalıyım, bulamazsın biliyorum. Nelere sahip olduğundan çok, nelerin sana sahip olduğudur önemli olan. Ne zaman tam bir adam olabilirsin? Kimseye eyvallah etmediğin zaman. Ne zaman özgür olabilirsin, istediğin müziği dinleyebildiğin zaman. Çok mu kro oldun yoksa, bence olmadın. İsmail YK yı seviyorsan git onu dinle. Ben sevmiyorum mesela. Her eski sevgili bir mezar mıdır? Bu bir yazı değil aslında... Uzun za...

Oysa herkes kendini değerli sanar.

Bazen uykun yoktur ve uyumak yapacağın en son şeydir. İnsan uyuduğunda yok oluyor, o an başkasın ve varlığın korumasız. Hani sevseler seni uyurken anlamazsın ama korkutsalar korkarsın. Sevmek bu kadar mı zor hissedilir.  Duygusal olmanın d ışında neler yapıyorsun? Part-time aşık olamaya çalışıyorum ama olamıyorum. Oysa herkes kendini değerli sanar. Aşk ne kadar değerlidir bu kadar değeri taşıyabilir mi? Bir de şunu düşün mesela... Aramızdan iğne geçmesini bile istemezken, tren geçecek mesafeyle yürümemizin amacı ne? Sen düşün, ben uyurum... uyurken sever misin beni? Ya da hissettirebilecek kadar güçlü müsün? Seninde başkasında kaybettiğin bir mutluluk var mı? Üşüyorum battaniye yerini tutmuyor, ben elini tutmuyorum, geçinip gidiyoruz.

Çaresizlik.

Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor Ve korkularla yine sana doğru koşuyorum Hep aynı soru düşüncemde ya severse O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni İlk defa yenileceğimi anlıyorum Karşımda kendinden emin gözlerin, dudakların, ellerin bunu söylüyor bana Seni tanımadan geçen bütün yıllara lanet ediyorum Önceleri hiç bilmediğim adını, şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım Gün oluyor bir tabloyu seyredercesine mutlu heyecanlarla doluyorum karşında Gün oluyor eski bir yunan heykelin ölümsüz güzelliğiyle büyülüyorsun beni Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlüğüm aklıma geliyor Beni sevmediğin sevmeyeceğin O zamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemezsin İnsan nasıl gökyüzüne baktığı zaman Bu sonsuz evren içinde küçük ve çaresiz bir yaratık olduğunu anlarsa Güzelliğinde bana aynı şeyleri düşündürüyor Gün oluyor mavilerde, gün oluyor kırmızılarda, gün olu...

Cümlelerin içinden birini seç.

İnsanlar hep insanlar sanki... İstisnalar var bazıları çok insan bazılarına kalmamış. İçlerinde başına ne gelirse gelsin ''Neden ben?'' diye soranlar var. ve neden sen olduğunun bir cevabı yok oysa... Düşünmek yetmez. İnsan nedenlerle yaşar  ama nedenlere hesap soramaz sadece sorduğunu sanar ve her konu karşındaki insana bağlı olarak istenilen tarafa çekilebilir. Şimdi sen insansın ya, sevmediğin şeyler var ve sevmediklerini anlatma tarzın. İşte burada insan oluyorsun zaten. Kendini başkası kadar güçlü sandığında... Oysa güçlü değilsin. Oysa o da güçlü değil ama sen güçsüzsün o güçsüz değil. Cümlelerin içinden birini seçmeli ve cebine koymalı insan. Her insan yapamaz bunu ama sen yaparsın. Onlardan değilsin sen, anlayışlısın, anlaşılabilirsin. İnsanın temeli sevmek, sevgiyle yaklaşmak ya da sevgiyle uzağında kalmak. Bazen sırf sevdiğinden yaklaşamazsın. Ateşsindir sen ve karşındaki bir kamyon dolusu tüpten farksızdır. İşte bu yüzden sen yanarsın, sevmek yanmaktır baze...

Öyle her istediğin olmaz.

Biraz düşünmek gerekiyor başlamadan önce. İnsan düşünmeden evet dediğinde hep yara alıyor ve yaralar kolay kapanmayan şeyler, nerede açıldığı en önemlisi… -Ben seni istiyorum. +Tamam ama neden? -Bilmiyorum. Bazen istenilen şey bir ilişki olsa bile insan nedenini bilmeyebilir. Nedensiz nereye kadar sürüklenebiliriz? Sevmek şarkılarda olduğu gibi mi? Nedensiz de sevilir mi? Biraz ruh meselesi biraz beden. İlk görüşte aşk diye bir şey var. İkinci görüşte aynı heyecan yakalanabiliyorsa ben ona aşkın başlangıcı derim. Aşk öyle kolay tarif edilecek bir şey değil. Sevgiden bahsetmiyorum bile. O gün ağlıyordu. Karşınızda ağlayan bir kız varsa; istiklal caddesinin ortasında dünyayı mahveden bir adam gibi görebiliyorsunuz kendinizi. O an hemen bitsin istiyor insan. Hani bazı şarkılar var ya bitsin istemeyiz bu da onun tam tersi işte… Ben onlardan olamazdım ve olmadım. Kalbim koş , kahvem soğuk olsun.

''Düşünüyorum öyleyse varım''

İkimizin şarkısı diye bir şey yok. Üçümüzün, beşimizin, yüzümüzün falan o şarkılar... Bizim sevgili olayına daha farklı şeyler katmamız lazım. uzun uzun bakışmak değil mesele ya da yıllarca sevmekten bahsetmiyorum. Onun için bir mektup yaz  mesela altına bir tarih at... Onu ne kadar sevdiğini anlat, neden sevdiğini anlat... Kavga ettiğinizde o mektubu oku, olmadı ona okut. hiç olmuyorsa beraber okuyun. Çok uzun şeyler yazmaya gerek yok. ''Düşünüyorum öyleyse varım'' kadar kısa olmasın. Seni seviyorum çünkü yazmasın o cümlelerde... ''Çünküleri unuttum senden sonra yazsın.'' ''Seni sevmek için çünkülere ihtiyacım yok'' yazsın. Anlamazsa baştan yazarsın, anlarsa baştan seversin. Giderse gidersin sakın kalma. Kalırsa öpersin saçlarından çünkü... Çünküler içinden sevmedin sen onu...

Sen hâlâ aşkı tanımlamaya çalış...

Ve ''bir kulunu çok sevdim'' dersin... hani hepimiz kuluz işte yok birbirimize bir üstünlüğümüz, standart hayatların zorunlu bekçileriyiz. Sanki ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz ve hepimiz birini diğerlerinden daha çok sevmek istiyoruz. Ama olm uyor öyle! Şarkıda söylediği gibi; ''bir kulunu çok sevdim o beni hiç sevmiyor.'' İşin içine İbrahim Tatlıses bile karışabilir bazen ve her leyi olan bir adam onsuzluktan ağlayabilir bazen. Tarifi mümkün değil sevip sevilmemenin. Sen hâlâ aşkı tanımlamaya çalış... Ortak yönleriniz yok ve demiyorum ki; seni seveni sevmek zorundasın, karşındaki seni anlamıyor ya en zoru o işte. Ben sevmiyorum seni, sevmek istemiyorum. Aslında seviyorum ama hayatımda olmanı istemiyorum yani bu sevgi tamamen hümanist bir yaklaşımdan kaynaklanıyor. İnsan ''Hayır'' diyebilmeli ve bencillik olarak gözükse bile, kendini düşünmeli. Kimse o mutlu olsun diye mutsuz olmak zorunda değil. İyi sevilmeler.. Bu arada hani Ümit Besen d...

Gelirsen hayır demem, öpüyorum gülüşünden.

Bazen bir kız çıkıyor karşına ben 3 kere aşık oldum diyor. Demek ki aşkın onda bir tanımı var bende yok. Eğer aşk uğrunda her şeyi feda etmekse benden aşık olmaz yok eğer aşk gözlerine bakarken fincandaki kahveyi soğutmaksa benden aşık olur . Aşkın tanımı yokmuş katılıyorum. Bizimki puzzle daki eksik parçayı bulup resmi tamamlamak gibi bir şey ama o resim bizim değil ışte. Gözlerin içimi ısıtırken, rüzgarın kahvemi soğutması dileğiyle...

Köprü altı kapkara suzan gel beni ara

Bazı şarkılarda aşık olasımız geliyor. İnsanın aşık olmak istemesi diye bir şey var. Onların sevgilisi var benimde olsun gibi bir şey değil bu. Bu biraz kalbin yalnız kalmasından kaynaklanıyor. Aşk sanki bir vitamin ve o vitamini, vücuda bi r şekilde sokmak lazım. Hani sabahları gelen günaydın mesajları mutlu eder yalan değil. Lise'de iken her sabah telefonuma 7-8 kızdan günaydınlı mesajlar gelirdi ve dünyadaki en kötü şeylerden biri, bir erkeğin çok kızlı bir hayata alışmasıdır. Hayatınızda ne kadar çok kız olursa kaybetme korkunuz o kadar azalıyor ve zamanla korku diye bir şey kalmıyor. Korku olmayınca insan sahiplenemiyor ve sahiplenemediğiniz bir kızı yanınızda tutamazsınız. İnsan ilişkiler konusunda çok fazla hata yapabiliyor. Bazen bir kız için bütün kızlardan vazgeçiyorsun ama bir kızı buna inandırmak bir hayli zor. Aşk geceleri uykulu uykulu konuşmaktır bazen. Sonra konuşacak bir şey kalmaz ve başa sararsın çünkü sesini duymak iyi gelir. Ben sen ya da o, aynı şeyleri fark...

Merhaba.

Aslında yazılarda mükemmel bir adamı oynamak kolay. Havalı yazılar, nutella tadında cümleler, salondaki üçlü koltuk falan... Dışarıdan bakınca her şey çok güzel görünüyor ama  Murat Boz 'un da söylediği gibi; ''Dışardan gördüğün gibi değilim,  bir kez olsun buradan bakmadın.'' Erkeklerden ya da kızlardan işin özünde insanlardan ne kadar çok şey beklerseniz o kadar çok üzülürsünüz. Kimseye ihtiyacınız olmadığı sürece her şey yolunda gider. Birine takılıp kaldığınızda zorlanırsınız. Aşk iki kişilik oynanan en zor oyundur Aşkta ihtiyacınız olan stratejiye satranç oynarken bile ihtiyacınız olmaz. Aşkı gelişi güzel yaşayamazsın. ''Ben yaşarım'' diyenler olur ama gelişi güzel olan aşkın gidişi güzel olmaz... //

Bir gün dönüşü olur sevginin.

Dokunamadığımız acılarımız var, içimize attıklarımız var. İçimizden çıkmayanlar falan...  İnsan binlerce sözcükten oluşan ve içinde bir hayli anlatım bozukluğu bulundura n bir cümleden farksız. Kusursuz olması mümkün değil. Sevmek yapabileceği en iyi şey, çoğu zaman beceremediği...

Hayat biraz ceza veriyor.

Mutluluk zamana bırakılacak bir şey değil. Nasıl olsa mutlu olurum demeye gerek yok. Mutluluk hak edilir demiyorum ama uğrunda feda edebileceğin şeyler yoksa mutlu olamıyorsun. Zaman o kadar dost değil. En azından bizim için çalışmadığına eminim. O yüzden gel ve beni mutlu et diyemiyorum ama bana karış ve mutlu olalım. Seni yaşadıktan sonra ölmek istiyorum.  Sen kimsin onu da bilmiyorum...

Ona ne kadar yakın olduğunu sen bilemezsin, sadece o bilir.

Baktın inancını kaybediyorsun. Bilmediğin şarkılara eşlik edesin var. Kaybettin ve aşk + sonsuza gitmez. Aşk senden bir şeyler götürür. İnançlarını alır mesela. Sonra bir şarkı bırakır sana, dinlersin üst üste yüz defa...

Hiç bir yazı sana yazılmadı.

Sonra gitmesi gerektiğini söyledi. Her şeyin bir vakti varmış, sarılmanın bile... O ondan öncekilerden farksızdı ben aynı bendim. Benziyorduk! Ve iki kişi aynı anda gidemiyordu, bir kalan olmalıydı o bendim. Ben vazgeçmiştim çünkü vazgeçmey en öylesine bir gidişi seyredemezdi. Ben ettim. O gün arkandan baktım, kaldığım yere baktım, sen olmasan ne olur diye düşünmedim, düşünecek çok şey vardı, beynime izin verdim. Gözlerim izledi hafızam kayıt dışıydı. O gün sen gitmedin ve ben gidişini izlemedim gözlerim adımlarından düştü sen gözlerimden... Şimdi her şey fincanda soğuyan bir kahve kadar tatsız. Ve hiç bir yazı sana yazılmadı, senin yüzünden yazıldıysa haberim yok.

Zaman sensiz çok yavaş, öptüm elmacık kemiklerinden.

Hayata dair yazılar, mutluluklar.. Biraz ruhsuz kalmak, ruh zaten emanet. İnsan üstüne düşeni yapamayabilir bazen. Sahiplenmek diye bir şey var. Başkalarından kıskanmak, hatırlayamamak sırf unutamadığından.    Çay bardağında bırakılan dudak pa yı mesafesi kadar yakın olmak ama üşümek. Bizimkisi üşümenin moskova hali.. Yokluğun soğuk. Fotoğraflarınla ısınmak için yakmak lazım, bakarken üşümek daha güzel. İnsan sıyrılamıyor aşktan, senle ilgisi yok. Zaman sensiz çok yavaş, öptüm elmacık kemiklerinden.

Bir çok insan aşkı arıyor.

Kimsenin kalbi kırılmasın diye uğraştığında en çok kendini kırıyor insan ve dönüp baktığında aslında kendinden başkası yok etrafında... İnsan yalnız doğar ve yalnız yaşar, yalnızlık öğrenilecek bir şey değil ama öğretilen bir şey. İstemek  ile yapmak arasında çok fark var. Başlamak bitirmenin yarısıdır saçmalığına inanmıyorum. İnsan inançları için yaşıyor olabilir ve bu dünya hayal kurmak için çok anlamsız. Genel olarak beklentilerimiz var. Bir çok insan aşkı arıyor. Aşk mutlu eden bir şey mi? ya da olmadığında oluşan eksiklik insana zarar verir mi bilmiyorum. Özeti olmayan insanlar var bazıları özet bile olamıyor. Sonra aşk diyorsun, ben diyorsun. Eşleşemiyorsun. Ruh eşi mantığını kavramak zaten mümkün değil. Eğer ruh eşi diye bir şey varsa; O ruhun hangi bedende saklı olduğunu bulmak ayrı bir tez konusu. Ve ya ruh eşin seninle aynı cinsten bir bedene bırakıldıysa... İnsan bunları düşünmeli, gerçekler iyidir. Severim ben. Tahammül etmeyi bilmeyenlerimiz var onlardan biri benim k...

İsteyen istediği tarafı alır.

Bazen yaşanılan anlık şeyler bir ömür boyu insanın peşinde olabiliyor. Mesela yeni bir sevgiliniz olduğunda; ona kime neden verdiğinizi açıklayamıyorsunuz. Bu konuda cinsiyet ayrımı yapmaya gerek yok aslında. ''Vermek'' kelimesi de çok saçma  kalıyor. Çok çok önceden bir yazı yazmıştım. Vücudunuz değerli olsun temalı bir yazıydı. İnsanlar vücutlarına değer vermeyebiliyor. Bence herkesin tek bir kişiyle sevişme hakkı olmalı... böylece daha temiz bir dünyada yaşayabilir ve kirlenmemiş bedenleri sevebiliriz. Bize gelene kadar sayısız bedenden geçmiş bir insan, bize ne kadar ait olabilir ki? Ben, benden öncesi olan bir vücutla sevişmek istemem. Bu herkesi en doğal hakkı. Bu yüzden ''Kızlar neden vermez?'' sorusundan zihniyetlerin kurtulması lazım. Son olarak aşık olduğunuz insanlarla sevişmek zorunda değilsiniz. Sevmek çok başka bir iş. Sev(iş)mek sadece bir iş. İsteyen sevişsin ama karışamayız. Sevişen benim gibi mükemmel bir adamı kaybeder. Hepsi bu. Her...

Yalnızlık iyidir, bir kere trip atmıyor.

Bizden öncekilerin söyle(ye)mediği sevgileri olmuştur. İnsan bazen susuyor hatta çoğu zaman. İçimize attıklarımız dışımızda kalan insanlara eşit oluyor. Belki susmasan yanında olacak ama susuyorsun çünkü susmanın riski sıfırdır.  İnsan risk  almadığında daha yalnız kalıyor. Özellikle erkeklerin böyle sıkıntıları var. Kızlar biraz daha rahat. Hani ''ilk adımı erkek atar'' felsefesinden gelen bir şey bu. Gerçi bu felsefeyi uyduran kim onuda bilmiyoruz. Böyle bir felsefeye ihtiyacımız var mı onu da bilmiyoruz. Yaşantımızda genel olarak bir bilinmezlik hâkim. Sevgisini içine atarak ölen insanlar var. Muhtemelen sen de onlardan biri olacaksın ya da bu yazının etkisiyle gidip birine; ''Ben aslında seni seviyorum'' diyeceksin. Bu cümlenin sonunda o üç harfli şey olabilir. Yani göt olabilirsin. Sevgiye karşılık alamamak göt olmak mıdır? Orası tartışılır. Kimse kendiliğinden anlamaz. Yani bir kızdan şöyle bir cümle duyamazsınız: ''Sanırım sen beni seviy...

Anlatılacak çok şey varken susmalı insan…

''İnsan içine attıklarıyla büyür'' derdi dedem. Olgunluk insanın savaşını verdiği işlerin içinde birikmesiymiş. İnsanlar aşık olabilirlermiş ve en az bir kere birini çok sevmek lazımmış. ''Hayat yalnız kalabileceğin bir yer değil'' dedi o gün.  Düşünemiyordum, aklım ermiyordu çocuktum, adam yerine konulmuştum, dinliyordum. İnsanların hayatından belirli dönemler olur ve bu dönemler sayesinde bir yere yönelirler. Sürekli bir şeyler öğrenirsin. Bazı insanlar öğrendiklerini cebine koyar. Bazılarının bir kulağından girer, diğerinden çıkmaz bile kaybolur. Cam kenarından karın yağışını izlemeyi severdim ben. Camdan bir evim olsun isterdim çocukken ama içi sıcak olacak. Üşümek diye bir şey yok. Zaten en saçma hayaller çocukken kuruluyor. Mesela çocukken aşık oldum ben, sonra olmadı öyle bir şey. Denedim olmadı. Uğrunda savaşmaya değer bir şeydir aşk. İçi kürk dışı plastik olan bir botum vardı. Bakma bazı insanların hayatından büyük acılar var. Konu botumun çok...

Biraz kendin gibi sanmak herkesi.

Ben seni başka sevdim sözü beni etkilemez. Beni başka sevmek için benden önce başkasını da başka sevmen gerekir. Demek ki; herkes başka sevilir. Bir özelliğim yok yani der, çeker giderim. O yüzden beni başka sev ama ben bilmeyeyim.

Başkalıklar yaratmalı insan, başkalaşmalı...

İnsan hatırlamak istemediğinde ya da hatırlamak için hiçbir şey yapmadığında hatırlayabiliyor. Alt beyin sürekli çalışan bir şey ve sen hep içindesin onun. Çok okuyarak iyi şeyler yazılabilir mi bilmiyorum. En son değil ama okuduğum kitaplardan birinde bir işi 10 bin saat yaptığınızda o işte profesyonelleşirsiniz diyordu. Çok okumak belki de sadece çok iyi bir okuyucu olmamızı sağlar. Okumak ve yazmak çok farklı şeyler ben yazmaya başlarken ilk cümlemi asla silmem. İlk cümleyi sildiğinde tüm güvenini yitiriyorsun ve güvenmeden yazamasın. Aslında insan güvenmeden hiçbir şey yapamaz. güçlü olmak çook başka bir şey, yavşak olmakta başka... Başkalıklar yaratmalı insan, başkalaşmalı... Sevdiğin cümleler olmalı, birini bulmalısın okurken mutlu olduğun, kusana kadar okuyabileceğin ve ulaşamayacağın biri olmalı. uzaktan sana ait ama hiç yakınlaşamadığın, ne kadar aptalca ve ne kadar çekici... Hayat cevaplayamadığın bir yığın sorudan ibaret, düşünmek ve yaşamak aynı anda yapılacak şeyler değil....

Ve kızlar ben hala mükemmel bir adamım

Hayatta bazı şeyleri bir arada yürütmek mümkün değil. çok kusursuz bir ilişkinizin olması için sadece o ilişkiyle ilgilenmeniz gerekiyor. ilişkiden bahsediyorum hayatnızdaki insandan değil. Hayatınızdaki insan ne olursa olsun 2. bir tekil ş ahıstır, çünkü her kavgada ona ''Sen'' böyle yaptın ama deriz. Hata kesinlikle ondadır çünkü biz mükemmeliz ve o biz olmadan yapamaz. İlişkinin boktan gittiği döneme hoşgeldiniz. Bazen insanlar kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanarlar bazıları bir çoğu zaman öyle sanar. Her zaman sananları boşver... İlişkiyi bitiren şeylerden biri de budur zaten. Bu hayatta siz olmadan yaşayabilir birileri. Dünyanın en anlayışlı insanı olsanız da, daha az anlayışlı bir insan bulup yeni bir ilişkiye yelken açmaları mümkün. bir Hayatta en güzel şey ilişkinin içinden hala sevilerek çıkabilmek. Bırakın sevsin sizi. İkinci tekil şahıs olarak değil 3. tekil şahıs olarak sevsin ama sevsin. İlişki yürütme yetenek ister ve bizler çok yetenekli sayılmayız. ...

Bana huzur veren birini sorsalar adını söylerdim.

Olamadık iyiymiş gibi yapan kötülerden. Gitme diyemedik çok sevdiğimizde zaten giderken gidiyor, gitme demek yeni bir hayal kırıklığından başka bir şey değil. Döner mi dönmez mi? Bir daha hiç gelmez mi? Eninde sonunda çalsa bile kapını, bu  örter mi onun ayıbını?  Gidiyor musun? Gitme. Git dersem incinip gidersin. ''Gitme'' Bilirim giderken bile sevilmek ister insan... Sonra seni görmek istemiyorum. Özellikle topuklu ayakkabı tıkırtısı duymak istemiyorum. Sonra söyle ara sıra beni sevdiğini ama beni arama. Seni gördüğüm zaman, bakma yüzüme... Biraz anlamsız bazı şeyler, anlık işte zamanlık değil. Geçen gün rüyamda üzüm gördüm, sen çok seversin gerizekalı. Başka yerlere taşındık. Odanın ışığını kaçta kapatırsın bilmiyorum. Senden önce uyuyorum artık, yatak nasıl rahat, nasıl rahat... Yastık bildiğin kaldırım taşı, sen her yerimden tutarken, uyku neremden tutsun ki... Sadece düşün, ayrılırsan, gidersen ne olur bir düşün ya da düşünme diyemem düşün ama dönme. En korktuğu...

Benim adım Alex De Souza.

Biraz sonra uçağa bineceğim. O dakikadan sonra, Brezilya size uzak, Türkiye bana yakın olacak. Evet, birazdan peronda yavaş adımlarla yürüyeceğim. Önce arkama bakmak istemeyeceğim, gözlerimle savaşacağım. Çok kısa sürecek. İlk adımda yenileceğim. Başımı arkaya çevirdiğimde milyonları görmek, milyonlarca sevgiyi bırakıp gitmek zor olacak, olmalı. Dianne’ya sesleneceğim ço k kısık sesle.  ‘Bak diyeceğim, bak neleri bırakıyoruz…’ Dianne’a gülümseyecek bana. Sıcak bir öpücük kondurabilir o anda, belki hiçbir şey yapmaz. Öylece beklerim ben yine. Bu aşkı ona söylemezsem, buradan nasıl giderim. Sonra kızlarımı kucağıma alacağım, bavulumu bırakıp. Onlar ağlayacaklar. Seviyorlarsa babamı bu kadar, neden gidiyoruz? diyecekler… Susacağız eşimle. Cevap veremeyeceğiz. Kızacağız kendimize. Bir el yükselecek başımdan yukarı. Hüzün kokacak baştan sonra. O el hiç inmek istemeyecek. Hep veda sürsün, gitmek anlamını yitirsin ve unutalım bu terkedişi dileyecek. Arkamı o bayrağa dönmek olacak en zor...

''Ne işim var bu dünyada?''

Bazen yolda yürürken elimi kaldırıp; ''Ben gidiyorum hadi eyvallah'' demek istiyorum. Şimdi bu yazdıklarımın hepsi bir çöp ve yalan.. Sabahın köründe kalkıp denizi izlemek lazım. Başka işin yokmuş gibi oturacaksın izleyeceksin. ''Ne işim va r bu dünyada?''  diye soracaksın ya da isteğe göre ''Ne işim var bu dünyada ak'' olabilir. Denizler falan, sağa sola koşuşturan insanlar... Dünyayı kurtaracak sanki pezevenkler... 

Anlık kararlar, ömürlük pişmanlıklara eşittir.

İşte bu adam o adam dediğinde sarıl istersen ve verme kendinden bir şeyini... Zaten sevmek demek vermek demek değildir. Ait olmak bunun çok ötesinde bir şey, vücuduna yaptırdığın bir dövme sana ait olabilir ve sen de o dövmeye aitsin artık.  Tahammül lazım biraz, kolay değil bir dövmenin vücudunuza sahip olmasını kabul etmek çünkü bir daha sevgiliniz teninizden öpemez dövmenizden öper. Ait olduğunda silemezsin, yaparken düşünmediğin şeyler belki bir ay sonra belki bir ömür sonra pişmanlık olarak döner. İnsan ait olmayı öğrenmeli, sahip olmak zaten olmazsa olmazların arasında yer almalı. Bir şarkıya ait olabilirsin. Üst üste yüz defa dinlersin ve sıkılmazsın. Sadece bir süre sıkılmazsın, insan her şeyden sıkılır. Bazen kendinden bile... Mesela çok güzel kızlar var. Sabah uyandıklarında makyaj yapmasalar yine güzeller, bazılarını dudaklarının tam kenarında benleri var ve o apayrı bir çekicilik.. Bir de bardakta soğuyan çaylar var, onu düşünmekten..

Bazı yazılar sırf bir cümle yüzünden yazılır.

Olmuyorsa olmuyordur ve bazen sadece ''O'' istediğinde olur. Sanki sadece senin hayatını izliyor gibi... Hani o an sen bakamıyorsun etrafına; Tek işsiz, tek eşsiz, tek aşsız senmişsin gibi... ''Milyarlarca insanın içinde sana ayrılan vakit  ne kadar olabilirdi ki?'' diye düşünüyorsun... Bakma insanlar kötü, başkalarının mutsuzluklarına sevinenler var. Aşk acısı yüzünden ağlayanlar ve elindekinin değerini asla bilmeyenler var. Belki bunu hakediyoruz, bizim olmayanı bile tüketiyoruz. Zaman kötü, biz kötüyüz, sevmeyi unutuyoruz, hayvanlaşıyoruz... Yüzüne güldüğünde seni anlamayanlar ve hala kalbi pastorize süt kadar temiz olanlar var. Kalmadığımız, kalmak istemediğimiz, kalmayı isterken zorla gönderildiğimiz hayatlar var. Açlıktan ağlayan bir çocuğun yanında diğer gözyaşlarını görmezden gelebilmeli insan ve insan hep açtır, karnı aç olandan korkmam ben. ''Sıkıldığın anlar oluyor mu?'' diye soran bir kız var. Neden olmasın ki? Sıkılmak haya...

Bir ilişki kompozisyona benzer.

Bir ilişki kompozisyona benzer ve iyi bir kompozisyon için iyi bir giriş gerekir. Girişler yalansız olmalıdır. İçinde güven olmayan bir ilişki ne kadar gelişebilir ki? Gelişme bölümü ise uçsuz bucaksız olmalı ve her zaman yaşanacak bir şeyl er bırakılmalı… Ne kadar çok şey yaşarsan, o kadar mutsuzlaşırsın çünkü ilişki sıradanlaşır. Sonuç bölümünden bahsetmeye gerek yok. Bir ilişkinin sonunu görmeye de gerek yok. Bize lazım olan yalansız girişler ve uçsuz bucaksız sevişler… Sonuç hep aynı bildiğin tükenişler.

Ve bazı şeyler yarım kalmak için yaşanır.

Uzun yollardan geçiyorum aklımda hep bir parça sen.. Unutamadığımdan değil, yarım kaldık diye değil. Hani mutfağa gidip dolabın kapısını açmak gibi bir şey bu. Alışkanlık denen o bok şey işte. Dolabın içinde ne olduğunu bilirsin ve aradığın hiçbir şey yoktur ama yine açarsın kapısını... Ve bazı şeyler yarım kalmak için yaşanır. 

''Sana dönüyorum'' dese, gururunu yavaşça yere bırakıp ''Gel'' dersin.

Sonra bir film izlersin, en son onla izlemişsindir o filmi ve yoktan yere aklına gelir. insan çok fazla sevemez. Ardı ardına bir çok insanı sevemez. Sevmek hayatın boyunca farklı insanlara karışarak tekrarlayabileceğin bir şey değil. Bazıla rını  başka seversin, ondan sonra yine seversin belki ama illa ki yerleşmiştir bir yerlerine o, tekrar tekrar sevsen bile hep kalır. Sevmek geçen bir şey değil, aldatsa da geçmez, senden sonra seksen tane sevgilisi olsa da geçmez. ''Sana dönüyorum'' dese, gururunu yavaşça yere bırakıp ''Gel'' dersin. Onun gibi olamadı ya başkaları ondan işte. Başkalarının suçu yok çünkü kimse onun gibi olmak zorunda değil. Sevmek insana yapışan, hak edene yakışan bir şey. Sonra bir film izlersin en son onla izlemişsindir, o an başka bir kız vardır hayatında, tam yanındadır ama her zaman yanında olanla aklında olan aynı değildir. Sonra bir film izlersin ve her seferinde, bir filmden karışır hayatına... Sonra bir film izlersin...

Çok çok farklı adamlarız.

Çok farklı, çok çok farklı adamlarız. kimimiz bir kız için bütün kızlardan vazgeçebiliyor. Kimimiz için bu mümkün değil, doyumsuzluk içimize işlemiş. Kalabalık başımız, süslü yalnızlıklarımız var, çok havalıyız. En azından aynaya bakana kad ar...  Ayna insanın gerçeğidir, ''Yine kimlere bu havalar'' cümlesi eşliğinde bakışlar... Sabah akşam tost yiyen bir adam ne kadar mutlu olabilir ki? Kahve, kahve ve yine kahve... Bazıları hala tek bir kız için ölmeye devam ederken, aynaya baktığında gördüğün ''Gerçekten adam mı?'' diye sorar adam kendine...

Az kalsın unutacaktım.

Nereden bakarsan bak eksiksin, geç kalmalar, az sevmeler, doyumsuzluklar... Çok fazla şeyi, çok kısa sürede paylaşmalar, sonrası hep bir arayış. Aceleye gerek yok, sarılırsın nasıl olsa, yanındayken özlemeyi dene, öpmek için çok erken yanağ ına  dokunsan yeter hatta sadece bak ona... Kimse senin gibi sevemesin onu. O değerini geç olsa da anlar ve sen giderken adam olarak gidersin bir hayattan. Herkes adam olamaz. Dünya onun ayaklarının altında olsun, sen, seni bir daha göremeyeceği bir yere saklan

Bendeeeeeee.

Neyin peşinden koşuyoruz, neler için kimlerden vazgeçiyoruz, ne kadar samimiyiz sevdiğimiz insanlara karşı... ''Seni seviyorum'' diyene ''Bende'' demek ya da ''bendeeeee'' demek yani fazladan 4 tane ''e'' harfi koyduğumuzda daha mı cana yak ınız. Her şeyi bir yana bırakanlar var, ben onlardan olamıyorum. ''Öptüm'' değilde ''Öptümmmmm'' dediğinde daha çok seviyorum seni. Bu yanaklarımın titremesi gibi bir şey. İnsan her zaman kalbinde deprem hissedemez ve hissettiğimiz her heyecan aşktan değildir. Zar zor sahip olduğumuz ya da olamadığımız bir nefsimiz var. Aşk başka bir şey, o kimseye benzemiyor, böyle uyurken tam düşecek gibi olur ve uyanırız ya, işte ona aşk diyebiliriz. Aşk terlemek ve bir anda kurumaktır. Bazı kızlar aldatılmaktan şikayetçi ve çoğu henüz hiç aldatılmadı. Şikayet ettiklerimiz yaşadıklarımızdan çok başımıza gelmesinden korktuğumuz şeyler. Etrafınızda sizden daha mutlu in...

Bazen başka şehirden birini seversin.

İçinde ''bırakmak'' geçen bir cümlede yolumuz kesişmesin mesela... Aslında sevdiğin neredeyse o uzaklığı düşünüyorsun. Bazen başka şehirden birini seversin. Bazen başka bir ülkeden. İşin içine pasaport, vize vs. girince işler iyice zorlaşı r.  Ki başka şehirde birini sevmek bile zordur çoğu zaman. Ağladığında yanına gelmesini istersin, o gelene kadar gözyaşların kurur. Anlatmak istersin telefonun ucunda dinler ama anlamaz. Gözüne bakamadığın bir insan sana ne kadar yakın olabilir ki... Boş laflar var herkes bilir zaten: ''Önemli olan kalplerin bir olması'' En sevmediğim cümledir bu. Kalplerin bir olması ne sana ne bana ne ona yeter. En basitinden onunla aynı anda aynı şarkıyı dinle, yanında değilse kalbinde olsan neye yarar. Ne kadar hissedebilir ki? Avuçlarına sıkıştıramadığın ellerin üşümez mi? Üşür bence bazen üşürsün zaten, mevsimlerle ilgisi yok.

Her cümle bir notadır.

Birilerinin sizi dinlemesi ile dinlemesi arasında çok fark var. Anlatmak ile anlatmak arasında yine çok fark var. Derine indiğimizde yalnız insanlarız, hatta inmeye gerek yok yalnızız. bir çoğumuz notaları seviyoruz, müzikle sevişiyoruz.  Ha yat elinde kalanlardan ibaret belki ve elinde kalan sadece bir kahve fincanı olabilir. Uzun zaman önce öpüşmenin bana ne kattığını düşünmüştüm, öyle boş bir adamım ben. Anlık şeyler, saliselik heyecanlar, geçip giden ve arkasında genelde ''Ne kaldı şimdi bana'' sorusu barındıran. Bakma öpüşmek basit bir şey değil, basite indirgeyenler basit insanlar, biz onlardan olamayız. Değerli dudaklarımız var bizim, fotoğraflarda milka ineği gibi sergilemek istemeyeceğimiz kadar değerli. Ne kadar çok dudak o kadar çok insan ve etrafınızda çok insan varken bile yalnız kalabilirsiniz. Bugün birilerinin eski sevgilisi evlendi. Bazıları çok yalancı ve yalnız... Her cümle bir notadır.

Kalbin ayaktan başa sıçraması.

Dokunmak diye bir şey var, hissetmek var ve senin olmayan bir şeyi kıskanmak var. Senin olmayan ve olamayacak bir şeyi kıskanmak. Bir kıza uzaktan uzaktan yazmak, cevap gelir diye beklemek var. Böyle bazen kalbin çok başka atar. Tıpta bunun  bir adı olsa; ''kalbin ayaktan başa sıçraması'' olabilirdi. Senin olmayan birini sevmek güzel şey çünkü hem senin olabilmesi diye bir şey var, hem de her cümlesinde kendini aramaların var. Sesini bile duymadan seversin bazen çünkü seversin bazen ve yine bazen kalbinin nerende attığını anlamazsın. Öyle seversin bazen, hiç senin olmayacak birini hep kıskanarak...

Bu yazıyı kızlar okumasın.

Bu yazıyı kızlar okumasın. Güzel kızları kendinize aşık edin ve sonra umursamayın. Evet bir kızı kendinize aşık etmeniz zor ve aslında aşık etmek diye bir şey yok. Aşk gelişine yaşanan bir şey, siz güzel kızları etkileyin ve sonra umursamay ın ama şöyle bir şey yapmayın ''Ulan hazır kız etkilenmiş, ben böylesini 3 yılda bi daha anca etkilerim, hazır kız etkilenmişken bi sevişek.'' Bu nadide cümle beyninin arasındaki boşluklarda dolaşırken zaten o kızı umursamamak gibi bir lüksün olamaz. Şimdi başa dönelim. Hedef etkilemek amaç umursamamak. Sevişmeyi aklımızdan komple çıkarıyoruz. Evet belki o kadar güzel bir kızı bir daha ömrün boyunca etkileyemeyeceksin ancak etkileyebilirsin de, sonuçta bir kere etkiledin, bir daha neden olmasın. İçinde bir korku oluşur ''Ya etkileyemezsem.'' İçinde oluşan ikinci şey ''Bence ben bu kıza sevişek temalı cümleler kurayım''. Zaten bir erkek seks benim için ikinci planda geliyor diyorsa; o erkeğin birinci ...

İşte birbirimizi tamamlayabilmeliyiz.

İnsan içindeki boşlukları yazar, kimsenin dolduramadığı belki de hiçbir zaman dolduramayacağı... Eksildikçe daha çok yazarsın ve her giden bir kitap bırakır boşluğuna. Ağırlaşırsın, kalınlaşırsın ve cephe alırsın artık çünkü ne kadar çok insan geçerse hayatından o kadar zor güvenirsin. Güvenemedikçe hep sen, sen olarak kalırsın. Biz olmak bir hayal olur, katamazsın ki kimseyi hayatına. İlk insanda doğruyu bulacak kadar şanslı değiliz ama doğru insanı bulmak için yüzlerce hayattan geçecek kadar da aptal olmamalıyız. Ve bir gün karşına iki biletle çıkarsam nereye diye sorma...

Özlüyorsan ve hala ölmediysen.

Neyi sevdiğimizi, neden sevdiğimizi, ne kadar sevdiğimizi kestiremiyoruz. O olmazsa neler olacağını bilmiyoruz çünkü bir insan sizin için ölse bile nefes alıyorsa varlığını inkar edemezsiniz. Birinin tam anlamıyla hayatınızdan çıkması onun ölmesinden başka bir şey olamaz. Ve bir insan öldüğünde; O olmazsa diye düşünemezsiniz artık yoktur hayatınızda, onsuzluk başlamıştır. Tatmin edilmemiz güç, yerine koymak güç, onun gibisini bulmak mümkün değil... Eski sevgilinin yerine yeni bir şeyler koymak mümkün mesela. Aynısını koyamıyorsun ama... Hayat; hayatınızdan tam olarak çıkanların bıraktığı izlerden ibaret aslında ve herkes bilir ki acı olmadan insan büyümez. Özlüyorsan ve hala ölmediysen, ölmediyse, ara yani ölmezsin.

Merhaba ben mükemmel adam.

Ayrılık neye benzer bilmiyordum. O yüzden etrafımdaki insanlara ''Unutursun ya bir şey olmaz'' ''O kaybetti, sen değil'' gibi cümleleri rahatça söyleyebiliyordum. Sonraları öğreniyorsun bazı şeyleri... Daha iyi kavrayabiliyorsun. İnsan hayatında en az bir kere terk edilmeli.Çok iyi bir adam olsa bile... İlişki yürütmek yetenek ister ve bir kız size güvenemediğinde çok sevse de gider. Tıpkı pedalını çevirmediğiniz bir bisikletin üzerinde uzun süre duramamak gibi bir şey bu. İlişkiler böyle işte, insan bir şeyler yapmalı en basitinden o pedalı çevirecek efor sarfedilmeli. Bazen ''Hala seviyorum'' diye düşünürsün, o yazılarını özler çünkü kimse senin gibi cümleler kuramaz. Bir kızın hayatından gitmek, onu kendinden uzaklaştırmak olmuyor. Özlüyor biliyorsun hatta üzülüyorsun o özlüyor diye... Hala severken hala susuyorsun ve unutmak ''unutmak'' yazmak kadar kolay değil. o alfabeyi hiç öğrenmeyecektin, o hayattan hiç geçmeyecek...

Bir meyveli soda iyi gelir.

Geçmişinde bir fahişe olabilirsin, memelerini sayısız erkek ellemiş olabilir. İnsan geçmişinden sıyrılamayabilir. Bazıları bazen düşünür. Neden böyle oldu? ya da neden bunları yaşadım sorularıyla başbaşa kalır. İşin aslı yüzlerce adamın memelerini ellemesi kötü bir şey çünkü sen bir orospu sıfatıyla yaşasan dahi insansın ve iyi bir insan olmak için hiç dokunulmamış memelere sahip olmak gerekmez. Şimdi tekrar düşün, geleceğin başkalarının değil senin s*kebildiğin geçmişinden geçer. Bir meyveli soda iyi gelir.

Bence güzel bir kek yapabilirsin.

Birinin yüzüne alışmak diye bir şey var. Birinin yüzünü bile unutmak var. İlişkinin içinde birinin yüzünden sıkılmak var. Bu neyin işareti olabilir ki? Yine mi ayrılık var acaba… Artık daha sık görmek istemiyorsun sevdiğin insanı belkide aşk hikayesiydi sizinki, bildiğin hikaye işte, aşkı bir yana… Bir insanın yüzünden sıkılmak, işte berbat bir şey bu. Bir ömür boyu birbirinin yüzüne aşık kalan i nsanlar var, ben kalamıyorum. Bazen her şey bir yana, sadece güzel kek yapabilsin istiyorum. İlişki yetenek işi, sevmek insanın kendini yenilemesi demek. Esmer bir kıza aşık olup, sarışınlarla kesişmek var. Bazen olum sen boku yedin diyorum. Yalnız değilim bir çoğumuz ilişki konusunda boku yedi. O zaman bir şarkı söyleyelim denize karşı, dalgalar yüzümüze sıçratırken tuzlu suları, birbirimizin yüzünden sıkılmamak için dua edelim. Bu arada kek olayını unutmuş değilim, bence güzel bir kek yapabilirsin.

Bazıları yanına gelmez, bazıları aklına...

Eski sevgiliyi unutmak için yeni sevgili bulmaya gerek yok. Zaten böyle bir unutkanlığın sonu da yok... Birini unutmak içini birini sevmeye çalışmak ya da olur ya denk gelir çalışmadan seversin. Etrafında olan biriyle, eskileri unutmak için bir şeyler denersin. Derken kızın biri gelir; ''Hiç aklına gelmiyor muyum?'' diye sorar. ''Gelmiyorsun'' diyebilmelisin. Zaten hayat böyledir. Bazıları yanına gelmez, bazıları aklına...

Baktın gidiyorum bırak gideyim.

Baktın gidiyorum bırak gideyim. Arkamda su dökme ki, dönüşüm olmasın ve gözyaşı da bir sudur unutma. Kalbin kalbe karşı olduğunu söyleyenler ve buna inananlar var. Çok yürüdüğünde ya da çok koştuğunda dalağı şişenler, çayı bardakta soğutanlar, kendini tekrar edenler... Birinden gitmek, gitmelerin en güzelidir aslında. Kolay bir şey değildir ve cesaret ister, öyle ki herkes cesaretli insanları seve r. Bazı şeyler için olmadık kapılarda beklersiniz. Sizi seven birini sizinde sevmeniz gerekmez. Hayat bence cümlelerden ibaret ve bir yazının içerisinde koparılmayan bir cümle ne kadar özgür olabilir ki? Dünyanın en iyi yazısı, dünyanın en uzun yazısı mıdır? Biz çoğu yazıyı okumaya kalktık ama uzun diye vazgeçtik. Biz, bizi yoracak şeyleri sevmedik. Zaten okumak başlı başına bir ciddiyet ister, yazmak her zaman o ciddiyeti gerektirmez. İnsan tipleri de buna benzer. Kimiler yazar tipliler, kimileri okur. Okuyanlar hazırcı değildir ve yazanlar her zaman doğruyu söylemez. Binlerce puştluğun dönd...

Lütfen,görmeyeyim seni.

Bir yaşamak istediğimiz şeyler var, bir de bize hayatın yaşa diye dayattığı şeyler… Belkide bu yüzden biraz inatçı ve isyankar oluyoruz. İnsan kendini tanıyamıyor bazen… Çözümsüz sorular gibiyiz ve Sezen Aksu’nun da dediği gibi; Aslına bakarsan insan olarak iyiyiz…. Ve devamı da var; ama daha fazlasını isteme benden yalvarırım, ben bittim artık kalmadım. Lütfen Görmeyeyim seni Bir yerlerde karşıma çıkma Konuşmayalım, bakışmayalım Ne olursun... http://fizy.com/#s/1d78m7

İlla birileri mutlu olacaksa başta ben olayım.

Telefonunuzda ''Babam'' ya da ''Annem'' adında bir numaranın kayıtlı olması bile yeter bazen. Bizler korkak insanlarız, kaybetmekten korkuyoruz, alışmak gibi kötü bir alışkanlığımız var. Alışmaya bile alışıyoruz, ne kısır bir döngü böyle... Hayatımızdan çıkan bir numara; hani şu bazılarının telefonunda ''Aşkım'' şeklinde kayıtlı olanlar... Ben kimseyi ''Aşkım'' diye kaydetmem mesela. Kimse hakkını  veremez aşkın diye değil sadece ''Aşkım'' kelimesi bana itici geliyor. Ben çok sevince başka başka sıfatlar, yakıştırmalar bulabiliyorum. Zaten çok sevdiğinde ona her şey yakışıyor. Bazılarına hiçbir şey yakışmaz ve ben herkesin mutlu olmasını isteyen bir adam değilim. Evet herkes mutlu olmasın çünkü gerek yok, ayrıca herkes mutlu olmayı hak etmiyor zaten. İlla birileri mutlu olacaksa başta ben olayım. Bu arada dengesiz adamlar zeki oluyormuş, o kadar dengesiz biriyim ki, bendeki denge ip cambazında olsa; ilk adı...

Benim senden başka işim yok ki.

Bazen aşık olasın gelir, neden aramaya gerek yok. Bir şarkı dinlerken bile aşık olmak isteyebilir insan. Bazı şarkılar tek başına dinlenmiyor mesela. Dinlenir dinlenmesine ama onu yanına çağırır işte, ya başında ya nakaratında... İnsan kendine yeter aslında ve müziğin sesini çok açanlarımız var. Geçen gün bizim şarkımız diye bir şarkı bulmuş kendine, baktım bizim şarkımız değil. Sizin için ölen bi r insan bir kaç ay sonra başka biri içinde ölebiliyor. Sırf bu yüzden bile aşık olmak, birini çok sevmek, çok çekici gelmiyor bana... Elbette insanın duyguları değişebilir ama asıl yetenek her geçen gün karşındaki insanı bir kez daha sevebilmek için bulduğun bahanelerdir. İnsanın ilişkiye duyduğu saygı tam olarakta budur zaten. Bugün seni seviyorum, yarın da bir neden bulurum severim. Daha sonra seni yeniden keşfeder yeniden severim. Benim senden başka işim yok ki...

Sen zahmet etme.

Kaybetmekten daha yararlı bir şey yok... İnsanın bakış açısı değişiyor bir kere, ''ne yapabilirim?'' diye düşünüyorsun. Yeni yollar keşfediyorsun ve direncin artıyor. Bağlılığın azalıyor bazen ve olmadık zamanda sevgilin çekip gidebiliyor. Bugün bir kez daha kaybettim seni. Arayışlarım çoğalmadı aksine azaldı. İnsan kaybederken, güvenmeyide unutuyor bazen. Ve sen zahmet etme ben senin yerinede unuturum. 

İyi ki doğmuşsun çocuk!

Hayat çabuk tükenen bir şey, her gün kaybedilen, geç kalınan ve bardakta çayımızın soğumasına sebep olan... Küçükken bardakta annemin soğuttuğu çaylarım vardı benim ve çok iyi bilirdim ki; çocuklar çay içmezdi ama büyürdü. Merhaba yeni yaşım, hoşgeldin ve bana iyi bak, skerim belanı!

Şimdi git! Hatalarını tüket ve öyle gel bana!

Ben kendime uzun ve acılı bir yol seçtim. Bu yol her aşka ana avrat dümdüz gidiyor. Böyle bir yolda hayata kaç şeker atsam tatlanır?

Korkma aşktan,aşk senden korksun ulan!

Geride bıraktıkların diyorum sana! Onları hiç düşünmüyor musun? Farzet bir tiyatro oyunundasın ve sahnede senin hayatın oynuyor.Sen karanlıkta insanların ayaklarına basa basa çıkıyorsun salondan.İnsanlar senin bıraktığın acıyla kalıyor geride...Sense oyunun sonunu bile göremeden gidiyorsun bu hayattan.Nasıl başaracaksın sessizce yok olup gitmeyi,ardında acılar bırakmamayı? Kendi ölümüne kaza süsü vererek mi?

Bedelsiz özgürlük bile olmaz.

Öğrenilmesi en zor duygu,kaybetmek ve vazgeçmektir.Vazgeçebilmeyi öğrenememiş biri her şeyi ister...Her şeyi istemek de elindekini bile kaybettirir insana.Vazgeçtiklerini sürekli düşünen ve aklı hep vazgeçtiklerinden yana olan insan huzursuz ve kaybetmeyi öğrenemeyen insandır.Oysa kaybetmek,insana kendini yenilemeyi kazandırır,öğretir.Kendini onararak,bilmediklerini öğrenerek,seni"kaybetmeye"götüren yolun üstündekilerle mücadele etmeye öğrenerek yaşamayı getirir...Kazanmaksa bir rehavettir.İnsan şunu çok iyi bilmeli...Kaybetmeyi bilmek;seçmeyi bilmediğimizden,beceremediğimizden ötürü değil;vazgeçmek zorunda olduğumuzdan dolayı maruz kaldığımız bir yenilgi olduğunu bilmek demektir.Verdiklerin karşısında aldıkların,aldıkların karşısında de verdiklerin var.Yani her şeyin bir bedeli var.Bedelsiz özgürlük bile olmaz...Ve şunu sakın unutma;kuşun bile uçabilmesi için önce tutunduğu dalı bırakması gerekir.

Evde kalmış aşklarımızı ayrılıklarla evlendiririz.

Beni ölene kadar sevemezsin sevgili.Gelecekteki ben'i tanımıyorsun çünkü.Onu ben bile tanımıyorum daha.Seninle hep anlarda buluştu kalbimiz.Biten bir birlikteliğin ardından bir tek anlar kalır hafızamızda.Silinir de bütün çirkinlikler, bir tek güzel olan anlar kalır geride.Işığın güzel düştüğü bir yüz,yüzdeki masum gülüş,sesli bir kahkaha belki...Anların anısını yaşar yürek kuytumuzda.Bütün hayata sızar o anlar.Oysa güzel bakan bir gözün ışığı ikinci kez aynı ışıkla bakamaz bir daha.Sonra unuturuz da zor olanı,çekilmez olanı,gitmek için sebebimiz olanı;geriye dönüp sarılmak isteriz yeniden sevgiliye.Aslında sevgili değildir sarılmak istediğimiz.sadece o güzel anlardır.Ama onu asla bilemeyiz.Zaten bu yüzden evde kalmış aşklarımızı ayrılıklarla evlendiririz.

Ne sen varsındır,ne o yoktur.

Yüzünü karanlığa döndüğünde ve odan karanlık olduğunda belirir yüzü.Ne gider,ne gelir.Öylece durur karşında.Bir siluettir o.Hayatına girmek için varolmamıştır...Gitmek için de... Biraz gölge,biraz duvar,biraz sendir o.Ne somurtur,ne gülümsetir.Yine de tekilliği o'na tercih eder insan. Böyledir imkansız aşklar.Ne 'sen' varsındır,ne 'o' yoktur.Sonra bir gün anlarsın bir başkasına ait olduğunu o siluetin.Arkasında bir karanlık bırakıp gider.Ve ne zaman o karanlığa baksa insan,kendi yüzüyle tanışır yeniden.Dedim ya...Böyledir işte imkansız aşklar.Ne sen varsındır,ne o yoktur.

Hayat böyle devam edecek.

Hayat böyle devam edecek, birisi için eski olan, bir diğeri için yeni olacak. Bazıları hiç öpülmemiş dudakların peşinden koşarken, bazıları sevişmek nedir bilmeyen insanlar isteyecek. Bazı kızlar kendilerini çok ucuza sokaklara dökecek. 5-10 liralık taytlar sayesinde binlerce öküzün hayalinde nefes alacaklar. Bazen insanlar bizi yanlış anlayacak. Düşüncelerimizden dolayı kimine bağnaz bir adam gib i, kimine batılı bir adam gibi görüneceğiz. Hayallerin özeti olmaz ve kim ne derse desin, hiçbir aşk ömür boyu sürmez, alışkanlıktır o. Şort giyen kızların bacaklarına yaşlı teyzeler daha çok bakacak. Hatta ''Bizim zamanımızda böyle değildi.'' Bakışı atacaklar. Hepsi bir yana kızların bacaklarından önce yüzlerine bakın zaten sonra çoğunun bacaklarına bakmazsınız. Bol su içmekten ve aklına geleni söylemekten yanayım… Kimin ne düşündüğü hem önemli, hem önemli değil. Zaten bu kadar kötünün içinde sıranın bize gelmesi epey zaman alır. http://fizy.com/#s/1o12ou

İyi aşık olmalar.

Farklıyım, farklısın, farklı. O yüzden birbirimizi anlamıyoruz. Bazıları yanakların birbirine değmesini öpüşmek sanıyor. Bazıları yanağından öper, hissedersin. Sonrası hep bir elmalı soda sıradanlığı, sanki yıllardır öptüğün bir yanak, sanki defalarca dinlediğin bir şarkı, Sanki hep o vardı. Sanki eski bir sevgiliyi tekrar tekrar unutmak. Öylesine bir şey değil bu. Bazen siyah ojeli elleri seversin, bazen bir ömür tutacağın eli, bir anda bırakırsın. Aslında dokunmak kalbine kamyon çarpması gibi bir şey. Aşkın tarifinin içine bir kamyonun karışması çok ilginç değil mi? Sıradan olsaydı yaşamak bu kadar keyif vermezdi zaten. İyi aşık olmalar.

Kalıpsız adamlar ile gülüşü kirli hatunlar.

Doğru biriysen, suçlanma ihtimalin artıyor. Yanlışlar birbirini sever ve en güzel aşkları belkide hiç hak etmeyenler yaşar. Onlar insanları her halleriyle kabul edenlerdir. Öncelerini merak etmeyenler. Basitleşenler... Kalıpsız adamlar ile gülüşü kirli hatunlar... Biz onlardan olamayız. Yalnızlığın bir onuru var, tıpkı bizim gibi. 

Fazlası değil.

Gidecek bir yerin yok aslında. Ne garip değil mi? Birini seviyorsun ve bazen bütün hayatını alt üst ediyor. İnsan hayatını birine bağlayarak ne kadar doğru ya da ne kadar acısız yaşayabilir ki? Evet onun yerine hiçbir şey koyamadığın zamanlar olur ki olmalı da zaten. Düşündüğünde daha çok acı çekersin. İnsanların hayatta korkuları vardır. biri ölmekten, biri kaybetmekten, biri sevmekten korkar. Be n en çok bir kızın bana alışmasından korkarım çünkü karşılıksız alışkanlık çok acı verir. Acı paylaşılmaz diye düşünme, acı paylaşılır ama paylaştıkça çoğalır. Her şeyden kötüsü; senin ulaşmak istediğin insan, başka birine çoktan ulaşmıştır. Bizim de ulaşılmaz olduğumuz durumlar olur; hani telefon çekmez işte, şarj biter falan... Fazlası değil

Çünkü Bazen.

Çünkü bazen birbirinizin yüzüne bakamazsınız. Ayrılık içinde nefreti de barındırır ve ben nefret etmeyi bilmem ama nefret edildiğiniz olur ve bunu hissedersiniz. Ne kadr iyi biri olursan o kadar çabuk yalnız kalırsın. O sizin omzunuzdan başka saklanacak yer bulamaz ama size kendi eliniz yeter. Ben sende üşüyorum, sen istediğin yerde ısınabilirsin, eğer gerçekten suçluysan, omzumu gözlerinle ıslatabilirsin. Hadi eyvallah...

Ben ne diyorum,sen ne anlıyorsun.

Bazı insanlar anlamak istesede anlamaz sizi, bazıları anlamak istemez, bazıları anlamak ister ama anlayamaz. İnsanlar çoğu zaman sizi anlamak için onlara açıklama yapmanızı isterler. Mesela ben açıklama yapmayı sevmem ve insanlar açıklama yapmadan yaşamalı diye düşünürüm. Bu her yiğidin bir yoğurt yiyişinin olması gibi bir şey. Ben bir şeyler yazarım. Sen bir şeyler anlarsın, başkası başka bir şeyler anlar. Bazıları bu adam ne diyor der. Bazıları defalarca okur her seferinde başka anlamlar çıkarır. Anlamak senin elinde olan bir şey ve hani derler ya ''Kişi kendinden bilir işi'' diye... Sen işine geleni anlarsın ama ben yazarken senin nerene gelir diye düşünmem.

Umudunu kaybetme.

Bazen aşık olursun ve aşk genelde mutlu eder. Belki geçici bir aptallık, belkide kalıcı... Ondan başkası olmasın istersin ve ondan başkası olmaz. O seni anlamaz bazen ama aşıksındır. Aşık olmak bir bakıma insanın kendi değerini düşürmesi gibi bir şey. Ruh rahatlarken, beyin kendini beklemeye alıyor ve işin aslı bizim ruhumuza bu kadar rahatlık iyi gelmiyor. 

Aşk değiştirir bizi.

İnsanlar değişebilir ama değişmek istemezler. Değişmek bir bakıma eski halinin kötü olduğunu gösterir. İnsanlar daha iyi olmak için değişir ya da daha iyiyi bulmak için. Herkes sevmez değişmeyi hatta çoğumuz sevmeyiz. Değişmek beraberinde sorularda getirir. Soru bile değil ama soru havası var işte. Mesela; Sen böyle değildin çok değiştin. derler. Aramızda sırf bu soru yüzünden değişmeyenler var. Ö ylece hayata hep aynı tutunanlar var. Değişmek kolay değildir çünkü her değişim alışkanlıklara karşı açılan bir savaştır ve o savaşı kazanmak kolay değildir. Bazen hiç değişmezsiniz ama insanlar değiştiğinizi düşünür. Belkide çevrenizdekiler değişmiştir ya da şöyle bir şey varsa çok kötü, insan farkında olmadan değişir mi? Değiştiğini bilmeyen bir insan, kendi hayatına ne kadar sahip olabilir ki? Bugün değişmemek için güzel bir gün. Bugün yeniden aşık olmak lazım. Bugün her aşk bir değişim midir? Diye sormak lazım. Aslında aşkı unutalım, aşık olmayalım sadece hoşlanalım birbirimizden. Aşk değ...

Notalarda buluşalım, hangi şarkı farketmez.

Bakma ayrılık iyi gelir bazen, bir şeyin acısı, verdiği mutluluktan daha güzel olabilir. Sırf yaşaman gerektiği için yaşarsın ve ben ayrılığı severim senin kadar olmasada... Düşüncelerin çoğalır, daha yaratıcı olursun, daha çok özlersin en basitinden... Yanında yok işte bundan daha özlenilesi ne olabilir ki? Ellerini özlersin mesela, hani şu terleyince bile bırakmadığın ellerini... Artık tutamıyorsun diyelim, ellerinin yerine hayaller tutuyorsun, onu koyabilecek bir yerin belki hala var ama görmezden geliyorsun. Boşvermek lazım bazen ve canın çıkana kadar üzülmek, özlemek... Senden daha iyi özleyemesin kimse, ha gayret bebeğim. Notalarda buluşalım, hangi şarkı farketmez.

Sevmek ne kadar kirletilebilir ki?

Çok cümle kurduğunda ya da çok sevdiğinde, çok senin olmuyor. Biraz sırdaşın, biraz yoldaşın, o senin bakışlarına karışan, kalbinde yarışan bir aşk. Bakma gitmek istemez ve sevmek bir çocuğun yere düşürdüğü şekerini yıkayıp tekrar yemesi gibi bir şey. Sevmek ne kadar kirletilebilir ki? Affedilmek diye bir şey var, affedilecek bir şey yapmadan affedilmek var. Hayatı çok kurcalamamak lazım. Bazen çe kip gideceksin, hani şu ''seni seviyorum'' diyenleri bile umursamadan gideceksin. Belki suçlu olursun ama yalnızlık başka türlü öğrenilmez. Sen sevmek nedir tekrar düşünürsün, o gitmek üzerine yorar kendini... Ve sende gitmişsindir ama gitmekten gitmeye fark vardır. Bazıları giderken acı bırakır, bazıları aşkı atar arkasına. Tutamaz kendini bazıları, sever, sevmeyi sever ve seni sever. Sen tutarsın kendini ve tutuşun gururdan değildir sadece tutman gerekir. İnsan başkalarının cümlelerinde de hayat bulabilir ama herkes seni onun kadar güzel yazamaz. İçini döküşünü, öpüşünü, sev...

Siktimin önyargıları.

Ve insanlar senin hakkında her şeyi düşünebilir, bu işin özüde şudur; ''Aslında seni çözemezler'' sadece düşünceleri vardır. Bazılarına göre yavşağın tekisindir, bazılarına göre adamın dibisindir. Bazı kızlar için mükemmel bir adam profili çizerken, bazı kızlar için karı meraklısı bir tip olmaktan öteye gidemezsin. Hayat işte ne ile karşılaşacağını ve hakkında kurulacak cümleleri kestiremezsin. Su  herkes için su ve en önemli içecek ama seçenekler çoğaldığında su çok tercih edilen bir içecek olmaktan çıkar. İnsanlarda böyle, ben de böyleyim, hem suyu olmalı insan birinin hem çayı hem kahvesi. Karşındaki insan seni ne olarak görüyor en önemlisi o tabi. Ha bir de bazı kızlar var, sen istersen musluk suyu ol, senden çay da yapar kahve de... O kız senin her şeyin olabilir işte... Seni içer içer doymaz, çözemez çözmek ister, tekrar içer...

Uzak denilen yere gitmeli insan.

Uzak denilen yere gitmeli insan. Yakınlarda kalmamış huzur. Şehir hayatı çok yorucu ve her saniyesi ömrümüzü kısaltıyor. Dünyanın en güzel aşkını yaşasan yine yetmez. Bilmediğin bir yere gitmelisin, seni kimsenin tanımadığı bir yer. Adın yabancı olmalı herkese... Elbette bu çok güzel bir hayat olamaz ama herkes şehrinden, evinden, işinden, gerçeğinden kaçmak ister bazen.

Hep benim olurmusun.

Acı aktarılmaz, yaşanır. Kimse seni tam olarak anlayamaz ki... Zaten insan kendini bile anlamaz. Anlaşılır olmak iki kişilik bir şey ve ikinci kişi hep işleri zorlaştırır. İnsanların birbirini tam olarak anladığı bir dünyada karmaşa olmaz ve karmaşa olmayan bir yerin sessizliği, insanı karmaşadan daha çok yıpratır. O yüzden benimle koş. Nereye koştuğumuzun önemi yok.

Herkes sevemez böyle, bu şans bizim...

Görmediğimizi farz et... Birbirimizi hiç görmediğimizi, Renkleri bilmiyoruz, insanlar düştüğünde gülemiyoruz. Sakarlıklarımıza acınarak bakılıyor. Görmüyoruz dedim ya, görmeden seviyoruz. O güzel dudaklara, güzel bakışlara ihtiyacımız yok. Biz sadece seviyoruz. Bazen insanlar gördüğü için sevmekten vazgeçiyor. Biz hiç vazgeçemeyiz işte, görmüyoruz. Seni hiç görmedim, sen de beni... Yinede seviyorum bir kör gibi. Herkes sevemez böyle, bu şans bizim... Hatalarını görmezden geliyorum, Gitmene tahammülüm yok, Ben sende kör oldum.

''Hayat işte aldırış etme ve yaşamana bak''

Kendine ait cümlelerin olmalı, bazıları hazır puding kıvamında, bazıları yokuş çıkarken alnında oluşan ter damlası kadar ıslak ve sıcak belki biraz tuzlu. Herkes içinde bir şeyler yaşatır, ölmek bile öldürmez o yaşatılanı. Bir fotoğrafın yabancı misafiri olarak kalırsın, hiç bilmediğinde ellerde gezerken... Belkide ''kim bu ya'' cümlelerinde anılırsın. ''Hayat işte aldırış etme ve yaşamana bak'' d emiyorum çünkü insan bakmasa da yaşar. Hani seviyorsun ya bazen, o uyduruk sevmelerden bahsetmiyorum, içinde sevişmek yok bunun, ''bu gece bende kalsana'' temalı cümleler yok. ''üşüyorum ısıt beni'' diyen bir kız yok. Sarılmak var biraz, detone söylenmiş bir fransız şarkısı, soğumuş bir kahve... Öyle ne yaptığını bilmeden sevmek, yanında sırf o var diye mutlu olmak sonra çok sevdiğin bir şarkının sonuna yaklaşması ve senin o şarkıyı başa alman, baştan sevmen. Bazıları başka sever ve sen hep onun cümlelerinde yaşarsın, yaşlanırsın...

Biraz gülümse hayata,hep somurtmak olmaz. :)

Bir cümle seçersin devamı gelir. Mesele ilk adımı atmak ve bu hep cesaret ister. Çoğumuz susarız, susmak vazgeçmektir ve vazgeçmek aslında her şeyi başlamadan bitirmek. Hayatın boyunca sarılacağın birine hiç sarılmadan ölmek demek. Hep aklında kalan soru işaretleri ve tercihlerinin değişmesi demek... Başka insanları sevmek... Yok birbirimizden bir farkımız, sıradanız ve en iyi yapabileceğimiz şey birine doymak

Boşver biz hiç aşağıya inmeyelim.

Dünyada sadece biz varmış gibi yaşayalım biraz... Sonra tekrar aşağı iner ayrılırız. Zaten üçüncü kişiler olmasa hangi ilişki biter ki? Bazen daha iyisini, bazen daha zekisini, daha güzelini bulursun. Vazgeçersin elinde olandan ve kolaydır onu harcamak. Yenisinin de daha iyisi bulunur elbet, eldekinin kıymetini bilmek lazım. Boşver biz hiç aşağıya inmeyelim. Sen bana sus, ben sana susayım... ''Seni seviyorum'' demeden de sevebilirim seni...

Telefonunu titreten kadın kalbini mi titretemedi yani...

Hiç bir şeyin bütününden tat alamayız, parça parça yaşamak lazım, birbirine karıştırmadan... Çok değil bazen bir kaç cümle yeter insana; ''Seni seviyorum'' gibi, ''Özledim'' gibi... Ve hayat birine ait olmaktan çok sahip olduğunuzda ciddiye alınır. Sahip olmamak sorumluluk ister ama ait olmak insanın kendinden kaçışıdır. Sahip olduğunda daha çok korkar insan, kaybedecek bir şeyleri vardır artık ve  eksildiğinde parçalardan biri gider. Her şeyin yeri ayrı, senin ayrı... Anlayabildiğin kadar seversin karşındakini ve güvendiğin kadar kazanırsın onu. Sonra cümlelerini okursun. ''Aaa yine beni yazmış.'' dersin. Telefonun çalar arayan odur. daha ne istersin ki? Telefonunu titreten kadın kalbini mi titretemedi yani...

Hayat senin için tasarlanmış bir yer değil .

Hayat senin için tasarlanmış bir yer değil ve istediğin kadar uzun yaşa asla aradığını bulamazsın. Tatmin olmak zaten en zoru. umursamaz olacaksın biraz, uyumak işemek ve sevişmek dışında da huzur veren şeyler var. Uyumak güzeldir, sevişmekte öyle...Her sevişme içinde popo ve memeyi barındırmak zorunda değildir. İnsan bunlar olmadan da sevişebilir ancak beyin ''sevişmek'' kelimesini belli nesneler in arasına sıkıştırır ki; bu nesneleri çok iyi biliyoruz. En başında söylediğim gibi; hayat senin için tasarlanmış bir yer değil, senin kendi zevklerine göre tasarlayabileceğin bir yer. Yalnızlık bazen mutlu eder ama süreklilik halini alan bir yalnızlık bıkkınlık verir çünkü insana kendi elleri sonsuza kadar yetmez. Ve bir cümlenin ne anlattığından çok, senin o cümleyi nerenden anladığın önemlidir. Başka düşünmeli, başka bakmalı, başka yaşamalı... Sevişmek aklına gelen ve aklıma gelenin dışında bir şeydir belkide... Belkide ben her şeyi yanlış biliyorum. Sevişmek, işemek gibi ...

''Use it'' [Brain] diyorlar ya; haksız değiller...

Senden sonra desem, aklı gider başka yere... Bütün cümlelerim kelepçeli aslında ve ben hiç özgür değilim. Bazen yazarken düşünüyorum ve düşünmek istemem ben çünkü düşünmek yavaşlatır insanı... Lafın ağızdan çıkma hızı ile lafın kağıda dökülme hızı tabii ki aynı olamaz. Belkide bunun avantajını kullanıyorum. Böyle bunalıyorum bazen ve kimseye anlatamadıklarım elbette var. İnsanız işte ötesi yok. Ka rşınızdaki de insan ve sizin kadar farklı bakış açılarına sahip değilse, dört duvarı olmayan bir mahkum oluyorsunuz. Anlasın istiyorsunuz anlamıyor, belki kapasitesi o kadar, belki şartlandırmış kendini... Evet durup düşünmeli insan ve durmadan da düşünebilmeli. ''Use it'' [Brain] diyorlar ya; haksız değiller... 

Sırası gelen gider.

Sırası gelen gider ve çok alışmak, çok sevmek hiç bir zaman bir süreklilik sağlamaz. Bizler yetinmeyi bilmeyen insanlarız, aşkın yakışmadığı aptallarız. İnsan sürekli sevemez gibi şeylere inanıyoruz, aşk desen farkı yok. Karışamıyoruz birbirimize ve asla tek bedende iki kişi olamıyoruz. Ayrılık adlı hikayelerimiz var, tek taraflı biten ama adına ''ayrıldık biz'' denen. Kandırmak kendimize oynadığımız masum bir oyun ve hep çocuğuz aslında, büyümek sadece yaşlanmak, bir ruh ne kadar büyüyebilir ki... Hep aynı, hep aynı ve hep aynı yollarda geziyoruz. Unutmak bizim işimiz, sevmek haddimiz değil ama ihtiyacımız, yemek yemek gibi bir şey işte... Neyse gittim ben, üzerime su içme elma ye... Hani zor dönerim bir daha derler ya, zor dönerim be çocuk, ayıpsın be çocuk, kaybettin beni çocuk.