Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İsteyen istediği tarafı alır.

Bazen yaşanılan anlık şeyler bir ömür boyu insanın peşinde olabiliyor. Mesela yeni bir sevgiliniz olduğunda; ona kime neden verdiğinizi açıklayamıyorsunuz. Bu konuda cinsiyet ayrımı yapmaya gerek yok aslında. ''Vermek'' kelimesi de çok saçma  kalıyor. Çok çok önceden bir yazı yazmıştım. Vücudunuz değerli olsun temalı bir yazıydı. İnsanlar vücutlarına değer vermeyebiliyor. Bence herkesin tek bir kişiyle sevişme hakkı olmalı... böylece daha temiz bir dünyada yaşayabilir ve kirlenmemiş bedenleri sevebiliriz. Bize gelene kadar sayısız bedenden geçmiş bir insan, bize ne kadar ait olabilir ki? Ben, benden öncesi olan bir vücutla sevişmek istemem. Bu herkesi en doğal hakkı. Bu yüzden ''Kızlar neden vermez?'' sorusundan zihniyetlerin kurtulması lazım. Son olarak aşık olduğunuz insanlarla sevişmek zorunda değilsiniz. Sevmek çok başka bir iş. Sev(iş)mek sadece bir iş. İsteyen sevişsin ama karışamayız. Sevişen benim gibi mükemmel bir adamı kaybeder. Hepsi bu. Her...

Yalnızlık iyidir, bir kere trip atmıyor.

Bizden öncekilerin söyle(ye)mediği sevgileri olmuştur. İnsan bazen susuyor hatta çoğu zaman. İçimize attıklarımız dışımızda kalan insanlara eşit oluyor. Belki susmasan yanında olacak ama susuyorsun çünkü susmanın riski sıfırdır.  İnsan risk  almadığında daha yalnız kalıyor. Özellikle erkeklerin böyle sıkıntıları var. Kızlar biraz daha rahat. Hani ''ilk adımı erkek atar'' felsefesinden gelen bir şey bu. Gerçi bu felsefeyi uyduran kim onuda bilmiyoruz. Böyle bir felsefeye ihtiyacımız var mı onu da bilmiyoruz. Yaşantımızda genel olarak bir bilinmezlik hâkim. Sevgisini içine atarak ölen insanlar var. Muhtemelen sen de onlardan biri olacaksın ya da bu yazının etkisiyle gidip birine; ''Ben aslında seni seviyorum'' diyeceksin. Bu cümlenin sonunda o üç harfli şey olabilir. Yani göt olabilirsin. Sevgiye karşılık alamamak göt olmak mıdır? Orası tartışılır. Kimse kendiliğinden anlamaz. Yani bir kızdan şöyle bir cümle duyamazsınız: ''Sanırım sen beni seviy...

Anlatılacak çok şey varken susmalı insan…

''İnsan içine attıklarıyla büyür'' derdi dedem. Olgunluk insanın savaşını verdiği işlerin içinde birikmesiymiş. İnsanlar aşık olabilirlermiş ve en az bir kere birini çok sevmek lazımmış. ''Hayat yalnız kalabileceğin bir yer değil'' dedi o gün.  Düşünemiyordum, aklım ermiyordu çocuktum, adam yerine konulmuştum, dinliyordum. İnsanların hayatından belirli dönemler olur ve bu dönemler sayesinde bir yere yönelirler. Sürekli bir şeyler öğrenirsin. Bazı insanlar öğrendiklerini cebine koyar. Bazılarının bir kulağından girer, diğerinden çıkmaz bile kaybolur. Cam kenarından karın yağışını izlemeyi severdim ben. Camdan bir evim olsun isterdim çocukken ama içi sıcak olacak. Üşümek diye bir şey yok. Zaten en saçma hayaller çocukken kuruluyor. Mesela çocukken aşık oldum ben, sonra olmadı öyle bir şey. Denedim olmadı. Uğrunda savaşmaya değer bir şeydir aşk. İçi kürk dışı plastik olan bir botum vardı. Bakma bazı insanların hayatından büyük acılar var. Konu botumun çok...

Biraz kendin gibi sanmak herkesi.

Ben seni başka sevdim sözü beni etkilemez. Beni başka sevmek için benden önce başkasını da başka sevmen gerekir. Demek ki; herkes başka sevilir. Bir özelliğim yok yani der, çeker giderim. O yüzden beni başka sev ama ben bilmeyeyim.

Başkalıklar yaratmalı insan, başkalaşmalı...

İnsan hatırlamak istemediğinde ya da hatırlamak için hiçbir şey yapmadığında hatırlayabiliyor. Alt beyin sürekli çalışan bir şey ve sen hep içindesin onun. Çok okuyarak iyi şeyler yazılabilir mi bilmiyorum. En son değil ama okuduğum kitaplardan birinde bir işi 10 bin saat yaptığınızda o işte profesyonelleşirsiniz diyordu. Çok okumak belki de sadece çok iyi bir okuyucu olmamızı sağlar. Okumak ve yazmak çok farklı şeyler ben yazmaya başlarken ilk cümlemi asla silmem. İlk cümleyi sildiğinde tüm güvenini yitiriyorsun ve güvenmeden yazamasın. Aslında insan güvenmeden hiçbir şey yapamaz. güçlü olmak çook başka bir şey, yavşak olmakta başka... Başkalıklar yaratmalı insan, başkalaşmalı... Sevdiğin cümleler olmalı, birini bulmalısın okurken mutlu olduğun, kusana kadar okuyabileceğin ve ulaşamayacağın biri olmalı. uzaktan sana ait ama hiç yakınlaşamadığın, ne kadar aptalca ve ne kadar çekici... Hayat cevaplayamadığın bir yığın sorudan ibaret, düşünmek ve yaşamak aynı anda yapılacak şeyler değil....

Ve kızlar ben hala mükemmel bir adamım

Hayatta bazı şeyleri bir arada yürütmek mümkün değil. çok kusursuz bir ilişkinizin olması için sadece o ilişkiyle ilgilenmeniz gerekiyor. ilişkiden bahsediyorum hayatnızdaki insandan değil. Hayatınızdaki insan ne olursa olsun 2. bir tekil ş ahıstır, çünkü her kavgada ona ''Sen'' böyle yaptın ama deriz. Hata kesinlikle ondadır çünkü biz mükemmeliz ve o biz olmadan yapamaz. İlişkinin boktan gittiği döneme hoşgeldiniz. Bazen insanlar kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanarlar bazıları bir çoğu zaman öyle sanar. Her zaman sananları boşver... İlişkiyi bitiren şeylerden biri de budur zaten. Bu hayatta siz olmadan yaşayabilir birileri. Dünyanın en anlayışlı insanı olsanız da, daha az anlayışlı bir insan bulup yeni bir ilişkiye yelken açmaları mümkün. bir Hayatta en güzel şey ilişkinin içinden hala sevilerek çıkabilmek. Bırakın sevsin sizi. İkinci tekil şahıs olarak değil 3. tekil şahıs olarak sevsin ama sevsin. İlişki yürütme yetenek ister ve bizler çok yetenekli sayılmayız. ...

Bana huzur veren birini sorsalar adını söylerdim.

Olamadık iyiymiş gibi yapan kötülerden. Gitme diyemedik çok sevdiğimizde zaten giderken gidiyor, gitme demek yeni bir hayal kırıklığından başka bir şey değil. Döner mi dönmez mi? Bir daha hiç gelmez mi? Eninde sonunda çalsa bile kapını, bu  örter mi onun ayıbını?  Gidiyor musun? Gitme. Git dersem incinip gidersin. ''Gitme'' Bilirim giderken bile sevilmek ister insan... Sonra seni görmek istemiyorum. Özellikle topuklu ayakkabı tıkırtısı duymak istemiyorum. Sonra söyle ara sıra beni sevdiğini ama beni arama. Seni gördüğüm zaman, bakma yüzüme... Biraz anlamsız bazı şeyler, anlık işte zamanlık değil. Geçen gün rüyamda üzüm gördüm, sen çok seversin gerizekalı. Başka yerlere taşındık. Odanın ışığını kaçta kapatırsın bilmiyorum. Senden önce uyuyorum artık, yatak nasıl rahat, nasıl rahat... Yastık bildiğin kaldırım taşı, sen her yerimden tutarken, uyku neremden tutsun ki... Sadece düşün, ayrılırsan, gidersen ne olur bir düşün ya da düşünme diyemem düşün ama dönme. En korktuğu...

Benim adım Alex De Souza.

Biraz sonra uçağa bineceğim. O dakikadan sonra, Brezilya size uzak, Türkiye bana yakın olacak. Evet, birazdan peronda yavaş adımlarla yürüyeceğim. Önce arkama bakmak istemeyeceğim, gözlerimle savaşacağım. Çok kısa sürecek. İlk adımda yenileceğim. Başımı arkaya çevirdiğimde milyonları görmek, milyonlarca sevgiyi bırakıp gitmek zor olacak, olmalı. Dianne’ya sesleneceğim ço k kısık sesle.  ‘Bak diyeceğim, bak neleri bırakıyoruz…’ Dianne’a gülümseyecek bana. Sıcak bir öpücük kondurabilir o anda, belki hiçbir şey yapmaz. Öylece beklerim ben yine. Bu aşkı ona söylemezsem, buradan nasıl giderim. Sonra kızlarımı kucağıma alacağım, bavulumu bırakıp. Onlar ağlayacaklar. Seviyorlarsa babamı bu kadar, neden gidiyoruz? diyecekler… Susacağız eşimle. Cevap veremeyeceğiz. Kızacağız kendimize. Bir el yükselecek başımdan yukarı. Hüzün kokacak baştan sonra. O el hiç inmek istemeyecek. Hep veda sürsün, gitmek anlamını yitirsin ve unutalım bu terkedişi dileyecek. Arkamı o bayrağa dönmek olacak en zor...