Kayıtlar

Eylül, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

''Ne işim var bu dünyada?''

Bazen yolda yürürken elimi kaldırıp; ''Ben gidiyorum hadi eyvallah'' demek istiyorum. Şimdi bu yazdıklarımın hepsi bir çöp ve yalan.. Sabahın köründe kalkıp denizi izlemek lazım. Başka işin yokmuş gibi oturacaksın izleyeceksin. ''Ne işim va r bu dünyada?''  diye soracaksın ya da isteğe göre ''Ne işim var bu dünyada ak'' olabilir. Denizler falan, sağa sola koşuşturan insanlar... Dünyayı kurtaracak sanki pezevenkler... 

Anlık kararlar, ömürlük pişmanlıklara eşittir.

İşte bu adam o adam dediğinde sarıl istersen ve verme kendinden bir şeyini... Zaten sevmek demek vermek demek değildir. Ait olmak bunun çok ötesinde bir şey, vücuduna yaptırdığın bir dövme sana ait olabilir ve sen de o dövmeye aitsin artık.  Tahammül lazım biraz, kolay değil bir dövmenin vücudunuza sahip olmasını kabul etmek çünkü bir daha sevgiliniz teninizden öpemez dövmenizden öper. Ait olduğunda silemezsin, yaparken düşünmediğin şeyler belki bir ay sonra belki bir ömür sonra pişmanlık olarak döner. İnsan ait olmayı öğrenmeli, sahip olmak zaten olmazsa olmazların arasında yer almalı. Bir şarkıya ait olabilirsin. Üst üste yüz defa dinlersin ve sıkılmazsın. Sadece bir süre sıkılmazsın, insan her şeyden sıkılır. Bazen kendinden bile... Mesela çok güzel kızlar var. Sabah uyandıklarında makyaj yapmasalar yine güzeller, bazılarını dudaklarının tam kenarında benleri var ve o apayrı bir çekicilik.. Bir de bardakta soğuyan çaylar var, onu düşünmekten..

Bazı yazılar sırf bir cümle yüzünden yazılır.

Olmuyorsa olmuyordur ve bazen sadece ''O'' istediğinde olur. Sanki sadece senin hayatını izliyor gibi... Hani o an sen bakamıyorsun etrafına; Tek işsiz, tek eşsiz, tek aşsız senmişsin gibi... ''Milyarlarca insanın içinde sana ayrılan vakit  ne kadar olabilirdi ki?'' diye düşünüyorsun... Bakma insanlar kötü, başkalarının mutsuzluklarına sevinenler var. Aşk acısı yüzünden ağlayanlar ve elindekinin değerini asla bilmeyenler var. Belki bunu hakediyoruz, bizim olmayanı bile tüketiyoruz. Zaman kötü, biz kötüyüz, sevmeyi unutuyoruz, hayvanlaşıyoruz... Yüzüne güldüğünde seni anlamayanlar ve hala kalbi pastorize süt kadar temiz olanlar var. Kalmadığımız, kalmak istemediğimiz, kalmayı isterken zorla gönderildiğimiz hayatlar var. Açlıktan ağlayan bir çocuğun yanında diğer gözyaşlarını görmezden gelebilmeli insan ve insan hep açtır, karnı aç olandan korkmam ben. ''Sıkıldığın anlar oluyor mu?'' diye soran bir kız var. Neden olmasın ki? Sıkılmak haya...

Bir ilişki kompozisyona benzer.

Bir ilişki kompozisyona benzer ve iyi bir kompozisyon için iyi bir giriş gerekir. Girişler yalansız olmalıdır. İçinde güven olmayan bir ilişki ne kadar gelişebilir ki? Gelişme bölümü ise uçsuz bucaksız olmalı ve her zaman yaşanacak bir şeyl er bırakılmalı… Ne kadar çok şey yaşarsan, o kadar mutsuzlaşırsın çünkü ilişki sıradanlaşır. Sonuç bölümünden bahsetmeye gerek yok. Bir ilişkinin sonunu görmeye de gerek yok. Bize lazım olan yalansız girişler ve uçsuz bucaksız sevişler… Sonuç hep aynı bildiğin tükenişler.

Ve bazı şeyler yarım kalmak için yaşanır.

Uzun yollardan geçiyorum aklımda hep bir parça sen.. Unutamadığımdan değil, yarım kaldık diye değil. Hani mutfağa gidip dolabın kapısını açmak gibi bir şey bu. Alışkanlık denen o bok şey işte. Dolabın içinde ne olduğunu bilirsin ve aradığın hiçbir şey yoktur ama yine açarsın kapısını... Ve bazı şeyler yarım kalmak için yaşanır. 

''Sana dönüyorum'' dese, gururunu yavaşça yere bırakıp ''Gel'' dersin.

Sonra bir film izlersin, en son onla izlemişsindir o filmi ve yoktan yere aklına gelir. insan çok fazla sevemez. Ardı ardına bir çok insanı sevemez. Sevmek hayatın boyunca farklı insanlara karışarak tekrarlayabileceğin bir şey değil. Bazıla rını  başka seversin, ondan sonra yine seversin belki ama illa ki yerleşmiştir bir yerlerine o, tekrar tekrar sevsen bile hep kalır. Sevmek geçen bir şey değil, aldatsa da geçmez, senden sonra seksen tane sevgilisi olsa da geçmez. ''Sana dönüyorum'' dese, gururunu yavaşça yere bırakıp ''Gel'' dersin. Onun gibi olamadı ya başkaları ondan işte. Başkalarının suçu yok çünkü kimse onun gibi olmak zorunda değil. Sevmek insana yapışan, hak edene yakışan bir şey. Sonra bir film izlersin en son onla izlemişsindir, o an başka bir kız vardır hayatında, tam yanındadır ama her zaman yanında olanla aklında olan aynı değildir. Sonra bir film izlersin ve her seferinde, bir filmden karışır hayatına... Sonra bir film izlersin...

Çok çok farklı adamlarız.

Çok farklı, çok çok farklı adamlarız. kimimiz bir kız için bütün kızlardan vazgeçebiliyor. Kimimiz için bu mümkün değil, doyumsuzluk içimize işlemiş. Kalabalık başımız, süslü yalnızlıklarımız var, çok havalıyız. En azından aynaya bakana kad ar...  Ayna insanın gerçeğidir, ''Yine kimlere bu havalar'' cümlesi eşliğinde bakışlar... Sabah akşam tost yiyen bir adam ne kadar mutlu olabilir ki? Kahve, kahve ve yine kahve... Bazıları hala tek bir kız için ölmeye devam ederken, aynaya baktığında gördüğün ''Gerçekten adam mı?'' diye sorar adam kendine...

Az kalsın unutacaktım.

Nereden bakarsan bak eksiksin, geç kalmalar, az sevmeler, doyumsuzluklar... Çok fazla şeyi, çok kısa sürede paylaşmalar, sonrası hep bir arayış. Aceleye gerek yok, sarılırsın nasıl olsa, yanındayken özlemeyi dene, öpmek için çok erken yanağ ına  dokunsan yeter hatta sadece bak ona... Kimse senin gibi sevemesin onu. O değerini geç olsa da anlar ve sen giderken adam olarak gidersin bir hayattan. Herkes adam olamaz. Dünya onun ayaklarının altında olsun, sen, seni bir daha göremeyeceği bir yere saklan

Bendeeeeeee.

Neyin peşinden koşuyoruz, neler için kimlerden vazgeçiyoruz, ne kadar samimiyiz sevdiğimiz insanlara karşı... ''Seni seviyorum'' diyene ''Bende'' demek ya da ''bendeeeee'' demek yani fazladan 4 tane ''e'' harfi koyduğumuzda daha mı cana yak ınız. Her şeyi bir yana bırakanlar var, ben onlardan olamıyorum. ''Öptüm'' değilde ''Öptümmmmm'' dediğinde daha çok seviyorum seni. Bu yanaklarımın titremesi gibi bir şey. İnsan her zaman kalbinde deprem hissedemez ve hissettiğimiz her heyecan aşktan değildir. Zar zor sahip olduğumuz ya da olamadığımız bir nefsimiz var. Aşk başka bir şey, o kimseye benzemiyor, böyle uyurken tam düşecek gibi olur ve uyanırız ya, işte ona aşk diyebiliriz. Aşk terlemek ve bir anda kurumaktır. Bazı kızlar aldatılmaktan şikayetçi ve çoğu henüz hiç aldatılmadı. Şikayet ettiklerimiz yaşadıklarımızdan çok başımıza gelmesinden korktuğumuz şeyler. Etrafınızda sizden daha mutlu in...

Bazen başka şehirden birini seversin.

İçinde ''bırakmak'' geçen bir cümlede yolumuz kesişmesin mesela... Aslında sevdiğin neredeyse o uzaklığı düşünüyorsun. Bazen başka şehirden birini seversin. Bazen başka bir ülkeden. İşin içine pasaport, vize vs. girince işler iyice zorlaşı r.  Ki başka şehirde birini sevmek bile zordur çoğu zaman. Ağladığında yanına gelmesini istersin, o gelene kadar gözyaşların kurur. Anlatmak istersin telefonun ucunda dinler ama anlamaz. Gözüne bakamadığın bir insan sana ne kadar yakın olabilir ki... Boş laflar var herkes bilir zaten: ''Önemli olan kalplerin bir olması'' En sevmediğim cümledir bu. Kalplerin bir olması ne sana ne bana ne ona yeter. En basitinden onunla aynı anda aynı şarkıyı dinle, yanında değilse kalbinde olsan neye yarar. Ne kadar hissedebilir ki? Avuçlarına sıkıştıramadığın ellerin üşümez mi? Üşür bence bazen üşürsün zaten, mevsimlerle ilgisi yok.

Her cümle bir notadır.

Birilerinin sizi dinlemesi ile dinlemesi arasında çok fark var. Anlatmak ile anlatmak arasında yine çok fark var. Derine indiğimizde yalnız insanlarız, hatta inmeye gerek yok yalnızız. bir çoğumuz notaları seviyoruz, müzikle sevişiyoruz.  Ha yat elinde kalanlardan ibaret belki ve elinde kalan sadece bir kahve fincanı olabilir. Uzun zaman önce öpüşmenin bana ne kattığını düşünmüştüm, öyle boş bir adamım ben. Anlık şeyler, saliselik heyecanlar, geçip giden ve arkasında genelde ''Ne kaldı şimdi bana'' sorusu barındıran. Bakma öpüşmek basit bir şey değil, basite indirgeyenler basit insanlar, biz onlardan olamayız. Değerli dudaklarımız var bizim, fotoğraflarda milka ineği gibi sergilemek istemeyeceğimiz kadar değerli. Ne kadar çok dudak o kadar çok insan ve etrafınızda çok insan varken bile yalnız kalabilirsiniz. Bugün birilerinin eski sevgilisi evlendi. Bazıları çok yalancı ve yalnız... Her cümle bir notadır.

Kalbin ayaktan başa sıçraması.

Dokunmak diye bir şey var, hissetmek var ve senin olmayan bir şeyi kıskanmak var. Senin olmayan ve olamayacak bir şeyi kıskanmak. Bir kıza uzaktan uzaktan yazmak, cevap gelir diye beklemek var. Böyle bazen kalbin çok başka atar. Tıpta bunun  bir adı olsa; ''kalbin ayaktan başa sıçraması'' olabilirdi. Senin olmayan birini sevmek güzel şey çünkü hem senin olabilmesi diye bir şey var, hem de her cümlesinde kendini aramaların var. Sesini bile duymadan seversin bazen çünkü seversin bazen ve yine bazen kalbinin nerende attığını anlamazsın. Öyle seversin bazen, hiç senin olmayacak birini hep kıskanarak...